Kudüs Üzerine Medya Politikaları

İçindekiler

Kudüs Haberlerine İlişkin Medya Politikaları

Kudüs’ün Medeniyeti ve Tarihi Hakkında Bil- gilendirme

İşgal Devletinin Hak İhlallerinin, Yahudileş- tirme Politikalarının ve Kudüs Sakinlerine Yönelik Demografik Tehditlerinin Medyada Yer Alması

Kudüs’te Kültürel Yaşamın ve Din Özgürlüğün- ün İhlalinin Basında Yer Alması

İsrail İşgalinin Kudüs’le İlgili Anlatılarına Karşı Koyan Medya Politikaları

Kudüs’ün Medyadaki Varlığını Güçlendiren Gazetecilik Yaklaşımları

Medya’da Kudüs için Yeni Bir Dil Oluşturulması

Kudüs Bağlamında Kullanımı Yaygın Yanlış İfadeler

Kudüs Üzerine Medya Politikaları

Kudüs Alanındaki Uzmanlara, Gazetecilere ve Medya Kuruluşlarına Yönelik El Kitabı

Kudüs Haberlerine İlişkin Medya Politikaları

Bu bölüm, medyada Kudüs haberlerine yönelik yürütülen başlıca medya politikalarını kapsamaktadır. Yürütülen diğer politikalar ise müstakil bölümlerde ele alınacaktır. Medyanın başlıca yürüttüğü politikalar, şu şekildedir:

  • Kudüs şehrinin, Filistin’in başkenti ve sahip olduğu kadim tarihi
    ile bir Arap şehri olduğu vurgulanmalıdır. Kudüs, gerek semavi
    dinlerde sahip olduğu kutsallığı gerekse kültürel değeri açısından
    dünyada emsalsiz bir yere sahiptir. Kudüs’ün sahip olduğu bu
    emsalsiz özellik, şehri bir yanda dini grupların birlikte yaşayabildiği
    bir yer kılarken, diğer taraftan savaşların ve işgallerin odak
    noktası haline getirmektedir. Paramiliter Siyonist gruplar, 1948’de
    Nekbe sırasında Kudüs’ün batısını işgal etmiş ve sonrasında
    1967 yılında işgal devleti İsrail, şehri yönetmeye tarihsel bir hakkı
    olmamasına rağmen, işgalini cebren Kudüs’ün doğusuna doğru
    genişletmiştir. O günden bu yana Kudüs, şehrin kimliğini ve tarihini
    yok eden, Kudüslülerin topraklarını terk etmesi için baskı kuran
    ve demografik olarak yasa dışı yerleşim sayısını artıran bir işgal
    unsuru ile karşı karşıyadır. Dolayısıyla Kudüs’teki mevcut çatışma
    değerlendirilirken, bunun dini bir çatışmadan ziyade sömürgeci
    bir varlığı bünyesinde barındıran siyasi bir çatışma olduğunu
    vurgulamak önemlidir.
  • Bu işgal reddedilmeli ve gerek Kudüs’teki gerekse tüm Filistin’deki
    siyasi, hukuki, sosyal ve kültürel etkileri ortadan kaldırılmalıdır. Bu
    tutum, işgalcilerin kimliğine, dinlerine ya da kökenlerine değil;
    işgal ve saldırı eylemlerine yönelik bir tutumdur.
  • Kudüs’le ilgili Siyonist anlatıların ve tarihi iddiaların çürütülmesine
    gayret edilmeli ve bu rivayetlerin yerine Kudüs’ün kutsallığını,
    tarihini, kültürünü ve mevcut işgali bilimsel ispatlarla ele alan
    çalışmalar yürütülmelidir.
  • Kudüs’ün, siyasi, insani, dini, kültürel, sosyal, hukuki ve benzeri
    farklı yönlerine dikkat çekilmelidir. Mescid-i Aksa’ya, Müslümanlar
    ve Hristiyanlar için kutsallık arz eden diğer yerlere ve İsrail’in bu
    kutsallara saldırısına ilişkin konulara özellikle dikkat çekilmelidir.
  • Kudüs meselesini desteklemek için sarf edilen çabalara ışık tutmalı,
    bu çalışmalarla dayanışma içinde olmalı ve bununla ilgili faaliyet,
    açıklama ve eylemlere ilgi göstermelidir. Tüm bunlar, uluslararası
    toplumun ilkeli, insani ve ahlaki yükümlülükleri dahilindedir.
  • Medya kuruluşları, Kudüs meselesini küçük bir perspektifte ele
    almayı bırakıp durumu İsrail-Arap çatışmasının merkezi sorunu
    olarak görmelidir. Bu durum daima öncelikli olarak ele alınmalıdır.
    Aksi takdirde Kudüs’ün medyada daimi olarak yer alması, yerel,
    bölgesel ve uluslararası olaylar vasıtasıyla dikkatleri dağıtacaktır.
    Daha sakin zamanlarda, medya kuruluşları meselenin detaylarını,
    arkasında yatan sebepleri ve Kudüs meselesinin temel bilgilerini
    inceleyen ve özenle seçilmiş basın malzemeleri hazırlamaya ağırlık
    vermelidir.
  • Medya araştırma merkezlerinin tavsiye ve çalışmalarına dayanarak,
    Kudüs’e ilişkin medya araştırmalarının gelişimi dikkate alınmalı ve
    buna binaen bir medya planlaması yapılmalıdır. Kudüs’te yaşanan
    tarihi olaylar her yıl dönümünde anılmalıdır.
  • Kudüs üzerine haber yaparken, dar görüşlü ve yandaş
    yaklaşımlardan kaçınılmalı ve meseleyi siyasi ve medyatik anlamda
    istismar etmekten uzak durulmalıdır. Tüm insanları, adalet ve
    insan hakları savunucularını bir araya getiren bu şehrin, Kudüs’ün
    birleştirici doğasının vurgulanması oldukça önemlidir.
  • Kudüs ile ilgili medyada yer alan kuruluşlar; medya kuruluşunun
    ve türünün uzmanlık alanına, izleyici grubuna ve ilgi alanlarına
    ve içeriği, türü ve araçlarına göre artırılmalı ve farklılaştırılmalıdır.
    Tüm hedef kitleye başarılı bir şekilde ulaşmak için, olayların ve
    gelişmelerin içeriğinin ve haberin zamanlamasının dikkate alınması
    gereklidir. İçerik açısından düşünüldüğünde bahsi geçen çeşitlilik
    şunları içermektedir: Din, siyaset, tarih, kültür, güvenlik vb. temalar
    İzleyici açısından çeşitlilik ise şunları içermektedir: Entelektüel sınıf,
    gençler, kadınlar, çocuklar vb. gruplar
    Son olarak araçlar açısından çeşitlilik ise şunları içermektedir: Sosyal
    medya araçları, çağdaş medya, geleneksel medya vb. araçlardır.

Kudüs’ün Medeniyeti ve Tarihi Hakkında Bilgilendirme

Kudüs üzerine medyada yürütülecek en sağlıklı politikalardan biri ise şehrin kimliğine ve tarihine yönelik doğru bilginin yayılmasıdır. Bu durum şu şekilde başarılabilir:

  • Kudüs’ün tarihi, kültürel, medeni yönlerinin ele alınmalı ve bu
    yönler Mescid-i Aksa ve şehir bağlamında vurgulanmalıdır. Bu
    çaba, şehrin kimliğini korumanın yanı sıra, Kudüs’teki toplulukları
    bir araya getiren o kendine has tarihi ve ruhani bağa dikkat
    çekmeli ve meselenin dini yönünü de kapsamalıdır. Kudüs’teki
    Filistinlilerin köklü varlığı da insan ve mekanın arasındaki ebedi
    ilişkiyle beraber vurgulanmalıdır.
  • Mescid-i Aksa’nın konumu, değeri, kutsiyeti ve işgal güçleri
    tarafından ona yöneltilen sayısız tehlike ve tehditler hakkında
    halk bilinçlendirilmelidir. Halkın bilgi eksikliği ve kayıtsızlığı
    bulunan başlıca alanlar ele alınmalıdır. İnsanların Mescid-i
    Aksa’da yer alan, Kubbet’üs Sahra ve Kıble Mescidi gibi sahip
    olduğu önemli yerleri ve tarihi eserleri anlamaları sağlanmalıdır.
    Kimi insanların sadece altın kubbeyi, Kubbet’üs Sahra’yı, Mescid-i
    Aksa zannetmeleri göz önüne alındığında, bu durum belki
    de düşünüldüğünden çok daha önemlidir. Çünkü, gerçekte
    Kubbet’üs Sahra, 144 dönümlük Mescid-i Aksa’nın sadece bir
    parçası oluşturmaktadır. Bu amaçla, Kudüs’teki tarihi eserler, bu
    toprakların Müslüman ve Hristiyanlar açısından kutsiyeti, medeni
    ve tarihi özellikleri, komşuları, bölge ve coğrafyası hakkında bilgi
    verilmelidir.
  • Kudüs hakkındaki asılsız Siyonist rivayetleri ve tarihi açığa
    çıkarmaya çalışan Yahudi tarihçi ve araştırmacıların çalışmaları da
    göz önünde bulundurulmalıdır. Bu uzmanlar diğer kritik mesele
    ve anlatımlar kadar, Filistinlilere yönelik etnik temizlik, İsraillilerin
    Filistin köy ve kasabalarını boşaltması ve katliam politikalarını
    da ortaya çıkarmak için uğraşmışlardır. Bu araştırmacılar, “yeni
    tarihçiler” ya da “yeni İsrailli tarihçiler” olarak isimlendirilmektedir.

İşgal Devletinin Hak İhlallerinin, Yahudileştirme Politikalarının ve Kudüs Sakinlerine Yönelik Demografik Tehditlerinin Medyada Yer Alması

İşgal devleti açıkça Kudüs’ü Yahudileştirmeye ve şehri Filistinli nüfustan temizlemeye çalışmaktadır. Bu durum, Filistinlilerin demografik varlığını, alınan aşırı ırkçı kararlar ile Filistin halkının barış içinde yaşama hakkını açıkça ihlal ederek tehdit etmektedir. Bu yaklaşım, medya kuruluşlarının aşağıdaki noktalara odaklanmasını gerektirir:

  • Kudüs’ü Yahudileştirmek için alınan kararlar, şehrin eserlerinin ve
    yapılarının yeniden şekillendirilmesi ve en önemlisi idari kararlar
    yoluyla İsrail’in Kudüs’ü topraklarına katmasıdır (örneğin; adli
    kararlar, eğitim, hukuki ve idari kurumların kanun ve tüzükleri,
    belediye seçimleri, kamu hizmet ve tesisleri gibi). Bu kararlar,
    cadde ve mahalle adlarının değiştirilmesini, şehirde çok sayıda
    Yahudi sinagogu ve müzesi inşa etmeyi, Müslüman mezarlıklarını
    yıkmayı ve giderek daha fazla sayıda Filistin kurumunu kapatmayı
    kapsamaktadır.
  • İsrail’in planlarında Filistinlileri evlerinden kovmak ve yerlerine
    yerleşimcileri getirme gayesi vardır. Bu gaye Kudüs’te, Filistinlilerin
    kimliklerini çeşitli bahanelerle iptal etmek, daimi oturma izinlerini
    kısıtlamak ya da geçersiz kılmak ve şehrin dışında yaşayanlara kimlik
    vermeyi reddetmek gibi politikalarla kendini göstermektedir. İşgal
    devleti aynı zamanda Filistinlileri topraklarına el koyarak, evlerini
    yıkarak, zorla yolları kapatarak, Kudüslüler için ülke dışına seyahatte
    ve Kudüs’te yaşamayan eşler için vizelere kısıtlamalar getirerek ve
    yine Kudüs’te yaşayan aile üyelerini ayrılmaya zorlamak için diğer
    akrabaların yeniden bir araya gelme taleplerini reddederek ve
    sınırlandırmalar koyarak sessizce yerinden etmektedir. İşgal devleti
    Kudüs’teki Filistinli nüfusun artmasına da engel olmaktadır. Ayrıca
    sahte evraklar, yanıltıcı araçlar ve tehditkar metotlar kullanılarak,
    yerleşimci mülkiyeti adı altında toprak satın alma, evlere ve
    dükkanlara el koyma şeklinde Filistinlilerin topraklarını kamulaştırma
    politikaları da uygulanmaktadır.
  • Kapatma ve iktisadi kuşatma gibi ekonomik baskı politikaları
    benimsenmektedir. Ekonomi de şehrin yerli ürünlerine aşırı vergi
    koyma, hayat pahalılığı ve gelir vergisi, KDV, emlak vergisi, belediye
    vergisi, ulusal sigorta vergisi, televizyon vergisi, UNRWA (Birleşmiş
    Milletler Yardım ve Bayındırlık Ajansı) vergisi, şehir iyileştirme vergisi
    vb. vergiler ve para cezalarıyla yerel halkı yükümlülük altına sokmak
    suretiyle Yahudileştirme politikaları yürütülmüştür. Filistinlileri
    Kudüs’ten ayrılmaya zorlamak için Filistinlilerin yoğun olduğu
    yerlerdeki temel hizmetlerde de ciddi bir azalma söz konusudur.
  • Yerleşim alanları ve Apartheid Duvarının (Utanç Duvarı), yerleşim
    yerlerinin sürekli genişlemesi ve toprakların zapt edilmesi göz
    önüne alındığında, Kudüs’ün temel problemlerinden bazılarında bu
    eylemlerin, önemli ölçüde payı vardır. İnşaata uygun topraklara, doğal
    koruma alanı ve yeşil alanların tesisi bahanesiyle el konulmaktadır.
    İşgal güçleri bu duvarı bilinçli bir şekilde, tüm Filistin mahallelerini
    Kudüs’ten ve Batı Şeria’dan ayırmak için kullanmaktadır. Bu durumun,
    çok sayıda Filistinliyi Kudüs’ten tecrit ederek, kutsal yerlerde ibadet
    edenlerin sayısını etkin bir biçimde azalttığı düşünülürse, Filistin
    toplumunun yapısı üzerinde yıkıcı bir etkisi vardır. Bunun yanı sıra
    yerleşim faaliyetleri ve Kudüslülere yönelik yinelenen yerleşimci
    saldırıları da İsrail polis koruması altında gerçekleşmektedir.
  • İşgal güçleri, Kudüs’te halk sağlığı alanlarında ihlallerde bulunmakta
    ve Filistinlilere İsrail sağlık sigortası ödemeyi zorunlu kıldığı halde,
    onların Kudüs’ün doğusundaki sağlık hizmetlerine erişimini
    sınırlandırarak engeller çıkarmaktadır. Bunun ötesinde, işgal ettiği
    yerler ile sağlık sektörünün altyapısını bölüp, Filistin kurumsal
    sağlık sistemini saf dışı bırakmaya çalışmaktadır. Böylece diğer hak
    ihlallerinin yanı sıra, kişilerin sunulan alternatif hizmetlerle daha
    geniş bir yapıya sahip olan Filistin sağlık sisteminden mahrum
    bırakılmasını ve işgalcilere olan bağımlılığı garanti altına almaktadır.

Kudüs’te Kültürel Yaşamın ve Din Özgürlüğünün İhlalinin Basında Yer Alması

İşgal devleti, dini ve kültürel özgürlükleri ihlal ettiği kadar, uluslararası ve insani hukuku da ihlal etmesi, aşağıdaki konulara odaklanan bir medya bakış açısı gerektirmektedir:

  • Kudüs toplumunun eğitiminin ve kültürel yaşamının engellenme
    ve işgal devleti İsrail’in eğitim alanını kontrol altına alma
    girişimleri söz konusudur. Eğitimde “İsraillileştirme” ve Filistin
    ilkokullarında İsrail müfredatı dayatması bu çalışmalara dahildir.
    Nitekim sürekli öğretmenlerin saldırıya uğraması, öldürülmesi
    veya eğitim kurumlarının tahrip edilmesi ve bazı okullarda
    kırtasiye malzemeleri gibi asgari düzeydeki temel malzemelerin
    bulunmaması bu girişimlerin diğer örnekleridir. Birçok engelle ve
    her zaman, öğrencilerin ve öğretmenlerin okullara ulaşmalarına
    mani olunmakta ve dahi öğretmen ve öğrenciler tutuklanmakta,
    hedef alınmakta veya öldürülmektedirler. Okullar mütemadiyen
    kapatılmakta ve eğitimle ilgili toplumsal girişimler, dini, ilmi
    ve bilimsel dersler yasaklanmaktadır. Aksa içinde bulunan
    namazgahlarda “mastabelerde” yürütülen ilim halkalarına yönelik
    şiddet ve saldırılar da buna dahildir. Yüksek öğretim hususunda
    ise İsrailli yetkililer bazı Filistin üniversitelerini ve diplomalarını
    tanımamakta ve Kudüslü öğrencilerin ders aldığı İsrail üniversiteleri,
    yalnızca İbranice ders vermektedir.
  • İşgalin dayattığı ve bahsettiğimiz ihlalleri gerçekleştirmesini
    sağlayan statüko politikaları vasıtasıyla, Aksa’yı Müslüman ve
    Yahudiler arasında zamansal ve mekansal olarak bölmeye çalışan
    ve kimisi de başarılı olmuş daimi işgal girişimleri söz konusudur.
    Bu girişimler, kutsal mekanların kutsallığının, din özgürlüğünün
    ve Müslümanların Mescid-i Aksa üzerindeki hakkının açıkça ihlal
    edildiğini göstermektedir.
  • İşgalin Müslüman ve Hristiyan kutsal mekanlarına olan ihlalinin
    altı çizilmeli ve Kudüs’teki kiliselerde Hristiyanların ve Mescid-i
    Aksa’da Müslümanların ibadetlerinin engellenmeye çalışıldığı
    vurgulanmalıdır. İşgal güçleri, duvarlar, bariyerler ve kontrol
    noktaları kurarak Filistinlilerin ibadetlerini yerine getirmek için
    Kudüs’e girmelerini engellemektedir. İsrail güçleri koruması altında
    düzenli baskınlar gerçekleştiren radikal gruplar, Aksa’ya yönelik
    hak iddialarını artırma girişiminde bulunmakta ve Mescid-i Aksa
    sürekli kapatılma ve baskın tehlikeleri ile karşı karşıya kalmaktadır.
    Aynı zamanda işgal devleti, Mescid-i Aksa’nın kutsallığını ihlal edip,
    yapısını ve temellerini tehdit eden arkeolojik kazı politikalarını
    sürdürmektedir. Herhangi bilimsel bir dayanağı olmayan bu kazı
    çalışmaları, tapınak inşasına yönelik arkeolojik çabalardan ibarettir.
    İşgal devleti, din özgürlüğünü temin eden ve dini kutsallara
    saldırıları yasaklayan uluslararası ve insani anlaşma ve sözleşmeleri
    tamamen yok sayarak, caminin altında devam eden kazılar ve
    tüneller yoluyla, sürekli bir şekilde Mescid-i Aksa’yı zayıflatıp
    yıkmaya uğraşmaktadır.
  • İşgal devletinin Mescid-i Aksa’ya yönelik hak iddiaları ve o bölgenin
    Süleyman Mabedi’ne ait olduğu yönündeki iddiaları geçersizdir.
    Bu iddiaların geçersizliği, UNESCO’nun, Burak Duvarı ve Mescid-i
    Aksa’nın Yahudi kültürü ile iddia edilen bağlantısını yok sayan ve
    2016 yılında Aksa’nın bir Müslüman mirası olduğunu belirten
    nihai kararına; dolayısıyla, uluslararası hukuka ve tarihi gerçeklere
    dayanmaktadır.

İsrail İşgalinin Kudüs’le İlgili Anlatılarına Karşı Koyan Medya Politikaları

  • İntifadalar (Başkaldırılar) ve Kudüs’teki Filistinli direniş eylemleri gibi
    gelişmeler, işgal devleti tarafından Filistinlilere karşı işlenen işgal,
    saldırı ve ihlal gerçeğine bağlanmalıdır. Filistinlilerin faaliyetleri
    bu gerçeğe bağlı mantıklı ve meşru tepkiler olarak gösterilmelidir.
    Kudüs meselesinin evrensel bir tehdit olduğu da vurgulanmalıdır.
  • Yalnızca ikincil haber kaynaklarına (işgal kaynakları gibi)
    dayanmaktan kaçınılmalıdır. Bunun yerine öncelikle Kudüs
    meselesinde uzmanlaşmış yerel Filistinli kaynak, organ ve
    kurumlarına ve güvenilir medya kaynaklarına başvurulmalıdır.
  • Kudüs’le ilgili terim ve ifadelerin dikkatli kullanımı ve bu tarz ifade ve
    terimleri seçmek ve doğru kullanmak için uzmanlara danışılmalıdır.
    İşgal devletinin, gerçekleri ortadan kaldırmak veya saklamak,
    Kudüs’ün tarihi eserlerini değiştirmek ve şehrin kültürel kimliğini
    ortadan kaldırmak için sürekli olarak yanlış ifadeler kullandığını
    unutmamak önemlidir.
  • İşgal devletinin propaganda şeklinde çeşitli dillerde yaydığı Kudüs’le
    ilgili anlatıların ve asılsız iddialarının aksini ispatlamak oldukça
    önemlidir. İşgal devleti ayrıca, Kudüs ve ismi hakkında çarpıtmalar
    yapıp Kudüs’ün İsrail’in ya da milli Yahudi devletinin başkenti
    olduğunu iddia ederek, Yahudi devleti sloganını benimsemiştir.
    Filistin’le olan tarihi Yahudi bağlantısı iddiasına odaklanarak,
    Müslümanlara ve medeniyetlerine karşı durmak için kendisini
    Batı medeniyetinin uzantısı olarak tanıtmaktadır. Bu tarz iddiaları,
    saldırgan bir dil ve isim yakıştırmaktan kaçınmakla beraber; tarih,
    rakam ve olayları alıntılayarak cevaplamak mühimdir. Gerçekleri ve
    olayların analizini, İsrail anlatılarını çürüten, ancak gerçek anlatıları
    güçlendiren bir tarzda sunmak da çok önemlidir.
  • İşgal devletinin medya haberleri, onlardan çeviriler ve alıntılar
    yapmak da dahil olmak üzere yakından takip edilmeli ve
    Yahudileştirme propagandası, uygulamaları ve bağlamları ele
    alınmalıdır. Ancak bu durum, İsrail medyasından alınan çeviri
    metninin, katı medya standartlarına ve yayın politikasına tabi
    tutulmasını gerektirir.
  • Yasa ve insanlık dışı durum ve ifadeleri tanımlayıp atıfta bulunmalı
    ve İsrailli liderlerin politikaları ve saldırgan uygulamaları arasındaki
    çelişkileri vurgulanmalıdır. Örneğin, İsrail Parlamentosu (Knesset)
    üyeleri ve bakanları tarafından Kudüs’e yapılan baskınlar ya da
    Kudüs’e ve Kudüslülere yönelik hak ihlallerini desteklemeleri bu
    çelişkilere dahildir.

Kudüs’ün Medyadaki Varlığını Güçlendiren Gazetecilik Yaklaşımları

Medya kuruluşları, görüşlerini bildirmek ve Kudüs meselesine odaklanmak için, çeşitli ve güvenilir kaynaklara dayanmalıdır. Aşağıda, medya kaynaklarını seçmek ve Kudüs meselesine ilişkin bilgilerin doğruluğunu kontrol etmek için gereken noktalar ve standartlar sıralanmıştır:

  • Kudüs ve Mescid-i Aksa’ya ilişkin içerikleri insani açıdan yansıtmak
    ve aynı şekilde olayları insani bir açıdan sunmaya ve hikayelerini
    anlatmaya imkan verecek bilgilere ve haberlere önem verilmelidir.
    Örnek olarak; Kudüs’teki evlerin yıkılışını bildirmek için olay, kısa
    bir hikaye ile o ailenin yaşam koşulları, çocukların tepkileri ve ertesi
    gün nasıl okula gidecekleri vb. şeklinde zenginleştirilerek verilebilir.
    Tüm medya araçlarına ve uygulamalarına, elektronik yayıncılığa
    ve Kudüs haberlerinin çeşitliliğine en çok fayda sağlayacak şekilde
    önem verilmelidir. Bu tarz yöntem ve teknolojiler Kudüs’ün
    durumunu ve yaşanan zorlukları yansıtabilir.
  • Aşağıda bahsi geçtiği üzere teknik makale ve medya prensiplerine
    dayalı profesyonel gazetecilik sunulmalıdır:
    * Kudüs meselesini ele alırken, “özenli ve araştırmacı gazetecilik”
    ilkelerine bağlı olarak çalışılmalıdır. Diğer bir ifadeyle doğruluk,
    güvenilirlik, bütünlük, doğrulanabilirlik ve izlenebilirlik
    değerlerine uygun olarak çalışılmalıdır. Bu tür özenli gazetecilik,
    medya materyallerini uygun ve becerikli bir şekilde sunarken,
    daha kapsamlı, analitik ve araştırmacı gazetecilik için de fırsat
    yaratır.
    * Gerek Arap medya söylemlerini bir araya getirmek için Arap
    ve Filistin gazeteleriyle medya koordinasyonu kurulmalı
    gerekse Kudüs meselesini gündem edinen medya oturum ve
    kuruluşlarında kullanılan medya terimleri kullanılmalıdır. Ayrıca,
    Kudüs’e yönelik tehdit ve tehlikeleri açıklayan, etkili ve önceden
    hazırlanmış görsel kaynaklarla destekli medya kampanyaları
    düzenlenmelidir. Bu da medya kuruluşları, yayınevleri, basın
    sendikaları ve benzeri cihetlerle işbirliği içinde yapılmalıdır.
    * Şikayet edilen sorunların çoğu bu meselelere herhangi
    bir çözüm getirmeksizin sunulduğundan, “çözüm odaklı
    gazetecilik” ilkesi kullanılmalıdır. Kudüs meselesiyle ilgili olarak,
    araştırmacı gazeteciliğin, bilhassa insani meselelerde, işgalden
    kaynaklanan sorunları ele alan çözümler araması oldukça
    önemlidir.
    * Sunum ve açıklama araçları, örneğin; işgalin ve bu kutsal
    şehirde yaptığı yerleşim yerlerinin etkilerini gösteren görsel
    araçlar ve 3D haritalar gibi topografyalar kullanılmaldıır.
    Böylece resimler, videolar ve veri grafiklerine ek olarak, şehrin
    eserleri ve coğrafyası da tam olarak gösterilebilecektir.
    * Kudüs’le ilgili program, film ve şovlar hazırlarken, uygun ve çeşitli
    medya mesajları hazırlamaya ve medya içeriği geliştirmeye
    ciddi bir ihtiyaç vardır. Bu tarz materyal ve yapımlar uluslararası
    izleyiciye uygun olmalı ve her bir izleyiciyle etkileşimi en üst
    düzeye çıkarmak için çeşitli dillerde hazırlanmalıdır.
    * “Haber gazeteciliğiyle” sınırlı kalmadan, Kudüs’ün sorunları,
    olay ve ihlallerin arka planındaki yön ve boyutlar, etki ve
    meseleler açıklanması gereken “açıklayıcı gazetecilik” ilkesine
    bağlı olarak ele alınmalıdır.
    * Medya kuruluşlarının tamamen uluslararası haber ajanslarından
    yapılan alıntılardan beslenme ihtimali azaltılmalı ve ağırlıklı
    olarak, Kudüs’te bulunan yerel kaynaklara ve muhabir ve
    medya temsilcilerinin kaynaklarına başvurulmalıdır.

Medya’da Kudüs için Yeni Bir Dil Oluşturulması

Kudüs’e ilişkin konularda çeşitli medya kuruluşlarınca kullanılan terminolojide bazen uyumsuzluk görülmektedir. Bu kılavuz, terimler ve kullanımlarına hakim olmaya yardımcı olacak bazı alternatifler önermektedir. Bu öneriler şu şekildedir:

  • Filistinlilerin direniş, özgürlük, evlerine dönme ve başkenti
    Kudüs olan bağımsız bir devlet kurma haklarını koruyan terimler
    kullanılmalı ve işgal devletinin Kudüs üzerinde herhangi bir
    hakkı olduğu hissini veren isimlerin ve terimlerin kullanımından
    kaçınılmalıdır (örneğin, Ağlama Duvarı ve Koruma Duvarı). Şehir,
    köy ve bölgelerin İbranice isimleri değil, orijinal Arapça isimleri
    kullanılmalıdır; mesela Har Homa Dağı denilen yer aslında Ebu
    Guneym Dağı’dır.
  • İşgal devletince kullanılan terimler, denetlenmeden
    kullanılmamalıdır ve “işgal” ifadesi işgalin devlet kurumlarına
    eklenmelidir. Özellikle işgal devleti İsrail’in insan hakları ihlalini
    ifade eden terimler kullanılmalıdır; örneğin “işgal hükümeti”, “işgal
    ordusu”, “işgal polisi”, “işgal meclisi”, “işgal saldırısı”, “işgal suçu”, “işgal
    terörü” gibi.

Kudüs Bağlamında Kullanımı Yaygın Yanlış İfadeler

Este é um conjunto de termos comuns e comumente usados – mas não limitado, com alternativas árabes e palestinas: ́

İSRAIL KULLANIMI ALTERNATIF KULLANIMLAR
Yeruşalim Kudüs
Yahudi Mahallesi Şeref Mahallesi ve Fas Mahallesi
Ağlama Duvarı Burak Duvarı
Süleyman Tapınağı Mescid-i Aksa
Tapınak Dağı Mescid-i Aksa, Beytü’l Makdis Dağı
Kutsal Havza Eski Şehir
Har Horma Dağı Ebu Guneym Dağı
Davut Şehri Silvan Mahallesi
Süleyman›ın Ahırları Mervan Mescidi
Büyük Kudüs İşgal altındaki Kudüs
Batı Kudüs İşgal altındaki Kudüs’ün batısı
Doğu Kudüs İşgal altındaki Kudüs’ün doğusu
Kudüs Belediyesi Kudüs›teki İşgal Devleti Belediyesi
Kutsalların Kutsalı Kubbet’üs Sahra
Vaadedilmiş Topraklar Filistin toprakları